8 Kasım 2010

Pippa Bacca

"Fatmagül'ün suçu ne? " dizisinin konuşulduğu şu dönemde benim ilk olarak aklıma gelmiş olan ıtalyan sanatçıdır.

Ülkemiz bazı şeyleri ya çok kolay unutuyor, ya da istemedikleri için basitçe göz ardı edebiliyor. ama türkiye'nin şöyle bir gerçeği var ki o da tecavüz. evet bu bizim ülkemizin kara lekesi. türkiye'nin bu durum ile dünyaya tanıttığı tek vaka var o da pippa bacca.

Kısım kısım utanıyoruz,bazı kısımlarımız da " o kadının o saatlerde ne işi varmış da gelmiş ülkemize " diyor. Bugün o utanan ile utanmayan kısım bir oldular ve " fatmagül'ün suçu ne " adlı dizide ki tecavüz sahnesini izleyip,üstüne espriler ile katkı sağladılar. Türkiye'nin kanayan yarası, siirt'te ki yapılan çocuk istismarları geri plana atıldı,tek konuştuğumuz şey bir dizi,ibret alınsın diye gösterilen o sahne oldu.

Peki sormak isterim; Pippa Bacca'nın suçu neydi?

14 Eylül 2010

Ipad Sen Herşeyi Düşünürsün


Evet,paraya kıydım ve bir tane en sıfırından IPAD aldım. Zengin miyim? Orası tartışılır. "Abi aldım,biraz da hava atayım." diyerekten bu konuya değinmek istedim. Açıkçası şöyleki ;

Amacım,alacaklara cihazı tanıtmak. çünkü ben de almadan önce araştırmayı,eksilerini-artılarını görmeyi seven bir zenginim. Bu yüzden sizlere kısa bir özetini geçeceğim.

Hadi bakalım; Öncelikle bu cihazı almadan önce bir insanın neye ihtiyacı olduğuna bakmalıdır. Eğer; " yeni çıktı abi bu,çok iyi olur alayım bir tane." şeklinde bu yola başvurduysanız. durunuz,soluklanınız. hayal kırıklığı,fuzuli bir harcama olabilir sizin için.

Öncelikli düşünceniz; " benim neye ihtiyacım var." olmalıdır.

Ipad'in en önemli katkısı internette dolaşmanın keyfine varmanıza yardımcı olmasıdır. O kadar rahat sitelerde dolaşılabiliniyor ki anlatamam gerçektende. Şuana kadar girdiğim tüm popüler siteleri hatta bilmediğim binimum tüm siteleri sorunsuz ve eksiksiz açmakta. Bir netbook,laptop,masaüstü bilgisayardan farksız.

Görüntü kalitesi mükemmele yakın. HD filmleri,videoları kolaylıkla açıyor ve takılmadan izleyebiliyorsunuz. Ekranının kaliteli olması da ayrı bir avantaj film severler için.

Dokunmatiği iphone kadar seri ve algılamada sıkıntısız. Yağ gibi kayacaksınız o siteden bu siteye geçerken.Takılma yok,algılama sorunu yok.

Hız olarakta gayet tatmin edici. Siteler arası geçiş,ipad içersinde programlar arasında geçiş gayet seri. Manuel bilgisayarlardaki gibi takılma,hata verme gibi olasılıkları sıfıra indiriyorsunuz.

" Abi benim işim sırf internet değil ki.ben word,exel'de kullanmak istiyorum." diyorsanız hiç üzülmeyin hepsi yapılıyor. Küçük bir ücret ödüyerek basit olarak tüm programlara sahip olabiliyorsunuz,kafanızı yormayınız.

Eksileri yok mu be abi bu aletin? var olmaz mı. en önemli eksiği bir programı kullanırken,örneğin msn açıkken aynı zamanda bir internet sitesinde gezinemiyorsunuz. Bu basit ama gayet önemli bir eksiklik bu kalitedeki bir cihaz için. Kısa sürede bu eksiklik için de bir eklenti çıkacağıda söylenmekte.

Genelde eğer araştırdıysanız,"usb'si yok bunun." gibi söylemlerle karşı karşıya kalıyorsunuz. Adamlar bunu da çözmüş. Bedava bir eklentiyle ipad'iniz artık usb bellek haline geliyor ve istediğiniz her yerde kullanabiliyorsunuz.

Eğer bir oyun sever iseniz bu aleti kesinlikle almayın derim. "Pes,fifa,nba,word of warcraft" gibi oyunların müptelası iseniz cd sürücü olmadığı ve windows işletim sistemi olmadığından istediğiniz oyunları çalıştırmayacaktır. Fakat oyun şirketleri ipad için bir sürüm çıkartıyorsa bu konuda da ipad sizi tatmin edebilir. Örneğin football manager 10 için bedava bir sürüm çıkmıştır.

Kısacası ipad sizi manuel bilgisayarlarınızın sıkıldığınız sorunlarından alır ve hızlı,akıcı,açılıp - kapanması 30 saniyeyi bile almayacak bir zevkin kucağına bırakır.

Seçim sizin.


17 Ağustos 2010

Perde Arkasındaki O Adam

Perdenin arkasından dünyayı izlemeyi çok severim. Neden mi? Ben herşeyi görüyor,gözlemliyorken onların beni hissedememesi hoşuma gidiyor. O kimsenin görmediğini düşünen amcanın burnunu karıştırması,kimsenin göremiyeceği kadar kısa sürede aptal bi hareket yapan teyzenin durumlarını gözlemlemek gerçektende çok farklı bir duygu. Belki sen de daha sonra geçersin tül perdenin arkasına ve izlersin o sümüklü amcayı,o hızlı olduğunu düşünen teyzeyi.

Kim düşünürki,yolda yürürken evinde oturan işi olmayan bir adamın perdenin arkasından,sokak bitene kadar hareketlerinin izlediğini? Hiç kimse! Ama artık düşünüyorsun. Seni de izleyen birilerin olabileceğinin farkındasın. Kasacaksın kendini,ama kasma. Perde arkasından izleyiciler olarak anlatmayız kimseye gördüklerimizi. İzleriz,unuturuz ve sıkılmaya devam ederiz. Bazen kimin yaptığını görmediğimiz bir sohbet dinleriz. Hiç öyle durduğumuzua bakma iyi duyarız. Tek kötü yanımız meraklıyız. İstisnalarla birlikte o perdeyi aralayıp kimin konustuğunu görme gibi çabalarımız olur. Görmezden gelirsin umarım bu durumu. Neyse.

Perde arkası dünya izleyicileri için en büyük düşman rüzgardır. Sevmeyiz. Görüntümüzü bozan,pikselimizi düşüren rüzgarı. Ana avrat küfredicek boyutlara da ulaşır bazen. Çok mu kibar gözüküyoruz?

Bazen oturup izlemekten yorulup,yatağımıza uzanıp,bakarız perde motiflerinden dışarı. O zevksiz perde motiflerinin içersine bazen ağaç,bazen bir kuş,abarttığımız zamanlarda da evreni sığdırmaya çalışırız. Bu konudaki girişimler başarısızlıkla sonuçlansa da deneriz,yılmayız.

Bunları yazarken aynı zamanda perde arkasından gözlem yaptığımı söylesem mi bilemedim. Bi kadın elinde telefon,buz dolu bir şişe suyu içmiş ya da maça gitmiş hayvanca bağırmışlıktan sonraki çatlak ses tonuyla; " Anten takacaksın dedim,bilmiyorum dedi. Sen neden orada oturuyorsun,ne işe yarıyorsun mal herif dedim. " Tam bu sözlerden sonra köşeyi döndü soğuk su içmiş ya da maçta bağırmış olması muhtemel olan teyzemiz. Telefon konuşmasının ana temasını anlayamadan gittiği için de ayrı bir buruk kaldı kalbimiz. Sonuç olarak dikkat edin! Beni ve hatta seni de perde arkasından izleyen ve hakkında yorum yapan birileri var. Ona göre.

23 Temmuz 2010

Türkiye’de Yaz Mevsimi

Kuzey Yarımküresi olarak yaz aylarına girdiğimiz şu günlerde hayatın daha da zorlaştığını farkında oluyoruz insanlar olarak.Sıcak havalar insanların başka şehirlere,başka ülkelere seyahat etmesini sağlıyor.Sıcaklığın getirdiği yararlar haricinde günümüzde daha çok zararını görmekteyiz.Bu haberimizde biraz bunlardan bahsedeceğiz.

“Süs havuzları insanları serinletiyor.”

Şehirlerin en gözde,durak yerleri olan süs havuzları buluşmalardan daha çok serinlemeye yarıyor bu günlerde.Umumi havuzların,otel havuzlarının el yakmasından sebep insanlar süs havuzlara girerek serinliyor,keyifleniyor.

Süs havuzlarını ticarete dökmeye başlayan iki Kayserili havuz başında içki,hamburger satışlarına başlamışlardır.Böylece insanlar umumi havuzlardaki keyfi süs havuzlarında çıkartabiliyor,havuz başı keyfini dilediğince çıkartıyorlar.

Turistlerin ilgisini çeken bu görüntüler,diğer senelerde daha fazla süs havuzlarının daha fazla turist çekebileceği konuşuluyor bu sıcak yaz günlerinde.

“Gri T-shirt Giymeme Yasağı.”

Sıcaklıkların 30-35 derecelerde olmasından dolayı insanların terleme oranı da gün geçtikçe artıyor.Terleme sıkıntısı çeken insanlar bu duruma bir çağre bulamadıkları,bu yüzden t-shirt’e geçicek olan terin görünmemesi için özellikle gri,kırmızı,mavi gibi ter belli eden renklerin giyilmemesinde mutabakat sağlamışlardır.

“Yaşlı Teyze Alarmı!”

Sıcaklıkların artması ile birlikte yaşlı teyzelerin mevsimsel sevimsizlik günleri de başlamış oldu.Sevimsizlik günlerini her sene olduğu gibi tüm toplu taşıma araçlarında gösteren huysuz teyzeler bu sene de yüksek performans sergilemektedirler.Yaşlarına bakmaksızın mevsimlik sevimsizlik günlerini hunharca kutlayan teyzelerimiz hayatlarından mutlu,fakat yeni neslin vefakarsızlığından şikayetçiler.Haziran’ın ilk salısından,Ekim’in üçüncü perşembesine kadar devam mevsimsel sevimsizlik günleri aralıksız toplu taşıma araçlarında süreceği basın mensuplarına bildirildi.Katılımın ücretsiz olduğu fakat 65 ve yukarı yaş sınırı olduğu bildirildi.

“Hastanelerin Acil Servisleri Doldu.”

Geçen yıllara nazaran hastanelerin acil servislerinin dolduğu Sağlık Bakanlığı tarafından bildirildi.İnsanların sıcaktan bayılma,fenalaşma,beyin .cıklaması geçirmesinden dolayı değil,klimaların koridorları göt dondururcasına soğutmasından tevellüt olduğu rakamlarla basın mesupları ile paylaşıldı.

“Asfalta Yumurta Kırsan Omlet Olur.”

Senelerdir kullanılmayan tabirlerin bu yaz tekrardan canlandığını görmekteyiz.Seksen ikilerin trendi olan “Asfalta yumurta kırsan omlet olur” tabiri bu günlerde daha sık duyulmasına sebep olmuştur.Top 10 espri listesinde hızla ilerleyen bu tabir bu haftanın ikinci basamağında yerini aldı.Birincilik ise halen “Artiz ne arar la bazarda” da.

7 Temmuz 2010

Av Mevsimi

Uzun zaman sonra bir filmin kadrosu beni bu kadar heyecanlandırdı.Başta yönetmen Yavuz Turgul.Oyuncular; Şener Şen,Cem Yılmaz,Çetin Tekindor,Meslisa Sözen,Okan Yalabık.Bu kadroyu duyan her sinema sever gibi ben de içim içime sığmaz durumuna geldim.Hemen başladım araştırmalara.Aralık 2010 tarihinde çıkacağını öğrendim filmin.Teaser'ı da gayet etkileyici.İzlerken ilk göze gelen;

"Cinayet yerin bütün toprağı ile örtünse yine kendini belli eder.."-W. Shakelpeare.

Bu cümleyi okuduktan sonra akılda bazı şeyler şekilleniyor.İlk başta bu filmin polisiye olabileceğini,içersinde cinayetler olabileceğini düşünebiliyorsun.Ki filmin özetini okuduğumda da yanılmadığımı gördüm.

Aslında bu filmin birçok imzası var.Yani konusu gibi bazı önemli özelliklerin üzerinde kadrosu göze çarpıyor.Filmin kötü olma ihtimali bile göz ardı edilebiliniyor.Gerçektende Türk sineması açısından toplanabilinecek üç güzel insanı filmde görebileceğiz.Cem Yılmaz,Şener Şen,Çetin Tekindor.

Ekibi biraz incelersek;

Film yönetmeni Yavuz Turgul'u,Eşkiya ve Gönül Yarası filmlerindeki başarılarından hatırlıyoruz.Şener Şen'i de bu kadroda görmeme gibi birşeyin söz konusu olmadığının da farkındayız.Nitekim Eşkiya filminde de Şener Şen başrolde yer almıştı.

Cem Yılmaz'ı genelde senaryosunu kendisi yazdığı ve yönettiği filmlerde izledik.Ama bu sefer Vizonteleden sonra farklı bir yapımda görüyoruz.Kendisini için farklı bir rol.İzlemedik ama belkide gayet ciddi bir rolde olacak Cem Yılmaz.Kendisi ve sevenleri açısından da farklı bir deneyim olacak bu film.

Filmin çekimleri tam olarak 8,5 haftada çekilmiş.Emek verilmiş.Bize düşende bu filmi merakla bekleyip,ilk günden elimizde mısır gözlerimiz o beyaz perdeye bakarken sinema salonlarında buluşmak.




28 Haziran 2010

Ahmet Hoşgör-Turşunu Kursun

Huzurlarınızda Ahmet Hoşgör Abimiz.Kendisine yar olmayan bir kadın için yazdığı şiirler ile gönül kapımızı aralamış,hayranlığımızı kendisine bin kat arttırmış Ahmet Abimiz'in nadide eserini sizlerle paylaşıyorum.Sübhanallah ibretlik bir paylaşım olduğunu da söylemeden geçemiyeceğim..

Turşunu Kursun
kaç kere istedim anan vermedi..
baban razı oldu birşey demedi..
herkes sevdi beni anan sevmedi..
git anan söyle turşunu kursun!
benden başka varmı hiç yakışıklı..
galiba ananla sen danışıklı..
birşeyler dönüyor iş karışıklı..
git anana söyle turşunu kursun!
anacığım dedim göz yaşı döktüm..
geçtim karşısına boynumu büktüm..
niye vermez seni kime ne ettim?
git anana söyle turşunu kursun!
ellerini öptüm,az yalvarmadım..
işi sıkı tuttum,geç davranmadım..
savaşı ananla kazanamadım..
git anan söyle turşunu kursun!
gücendim elbette,kalbim kırıldı..
o günlerde içim kıpır kıpırdı..
şimdi diyecekler anan kıvırdı..
git anana söyle turşunu kursun!
turşunu kursun..turşunu kursun..

Dinlemek mi istiyorsun? Tıkla Bacım

Messi Yunanlıların Eline Verdi


Resim aslında herşeyi anlatıyor.Görüntü 2010 Dünya Kupası grup maçlarında çekildi.Bir tarafta Arjanti'nin süperstar'ı Messi,diğer tarafta ise Yunanistan Milli takımının futbolcusu Socrates Papastathopoulos.Maç 2-0 bitti.Messi top ile oyuncak gibi oynarken,Socrates ise Küçük Messi ile oynadı.Basında bu görüntü için "Messi'nin Cinsel Organını Tuttular!" diye yorumlar yapılsada bir Türk tabiri ile; Messi,Yunanlıların Eline Vermiştir.Bu da böyle biline.

CcC Not Ccc :Eğer Yunanistan çok meraklı ise; Ey komşu! Arayış içindeysen Türkiye yanıbaşında, uzaklarda arama.


Facebook vs İnci Sözlük

Gün geçmiyor ki bir İnci Sözlük saldırısı,hileliği,piçliği yaşanmasın.Efenim biz mutsuz muyuz bu durumdan? Hayır efenim.Seviyoruz biz inci sözlüğü.Oraya buraya yapılmayan saldırıları görünce keyifleniyor,eğleniyoruz.

Gelelim İnci Sözlük yazarlarının son icraatına.Gerçektende ibretlik bir paylaşım yapacağım sizlerle arkadaşlar.Bu bir tarih olarak görüle,biline..

Efenim Bu piçler hiç yorulmadan gitmişler Feysbuk'un şifre yazılan yerine "inci" yazmışlar.Tahminimce Google Translate şeysinle uğraşarak bu hale getirmişler.Ama çok hoş bir paylaşım olmuş.


Çözünürlüğü kötü oldu lan! Üzerine tıkla o zaman.

27 Haziran 2010

Mor ve Ötesi-Araf

Eurovision sonrasında derin bir sessizliğe bürünen Mor ve Ötesi,2010 yılı ile "Masumuyetin Ziyan Olmaz" albümü ile çıkış yaptı.İyikide yaptı.Hayranları olarak bu bekleyişin meyvesini almış olduk.Grup açısından da güzel albüm olduğu söylenmekte.Ben de bu albümün Mor ve Ötesi'nin en olgun albümü olarak tanımlıyorum.Albümün şarkılarına ve onların sözlerine baktığınızda gerçektende belirli bir olgunluğun yakalandığının farkına varıyorsunuz.Fazla gürültülü müzik yerine,ritimleri daha sembolik kullanarak kulağa hoş gelen bir albüm yapmışlar.

İlk olarak Okan Bayülgen'in Disko Kralı programında dinledim yeni albümlerini.Eski parçalarından çalmayarakta kendimce güzel birşey yaptılar.Program sonrasında ilk gün albümü edindim ve defalarca dinlemeye koyuldum.Ama aralarında öyle bir şarkı var ki.İşte o şarkı albümün en anlamlı parçası.İsmi Araf.Kelimenin anlamı ise;"İslam dininde,cennet ile cehennem arasındaki tepenin ismi."Günah ve sevaplarının eşit olduğu zaman cennet ve cehenneme gidemeyenlerin bekledikleri yer olarak da tanımlanıyor.Şarkı neyi mi anlatıyor?Bakalım;

Mor ve Ötesi-Araf

kalbin işine bak yüzüne bakamaz.
ağlar durur sen uyurken.
yalnız olamayan böyle mi yapar dersen anlarım.

aşkın içine bak, en güzeline
hem var hem yok mu, bile bile
adalet yok ya, canımı yakar bu sessizlik

yerimi bilmem,
bilmem ne taraftayım.
sesimi duymam,
ne zamandır araftayım.

kimler varmış içimde yoklama yaptım.
deliler çıktı, cellatlar bir de şeytanlar.



Solo Testimsi Hayat

Hayatım bugünlerde bi hayli karışık.Birşeyler ters gider gibi oluyor,hoop sonra tekrardan düzeliyor.Çözemiyorum kendisini.Aynı solotest gibi.Bazen gerizekalı çıkıyorum,bazen dahi,zeki.Alınıyorum gerizekalı çıktığım zaman.İstemiyorum açıkçası öyle görünmeyi.Ama işte dediğim gibi bazen oluyor.Bu aralar sadece daha sık gerizekalı çıktım.Hepsi bu.Geçer mi? diye düşündüğümde,cevap veremiyorum.Oturup düşünmek ile yetiniyorum.

İçkiyi fazla sevmememe rağmen açıp şişelerce bira,kadehlerce şarap içmek istiyorum.Sarhoş olup birkaç şişe kırmak istiyorum.Belki kafam düzelirde,rahatlarım diye.Sonra duruyorum.Yapma diyorum.Sen böyle değilsin.Korkaksın sen.İçemezsin,sarhoş olamazsın sen diyorum.

Bu aralar kaybettiklerimi,bulmak istemediklerimi buluyorum.Seneler sonra dolabımı karıştırırken solotest'imi buldum.Birkaç defa oynadım.Gerizekalı çıktığımda oldu,dahi de.Her oynadığımda ne için oynadığımı düşündüm.Hayat için oynadığımda mütemadiyen gerizekalı,saçma sapan şeyler için oynadığımda ise dahi çıkıyorum.Sorunda burda ya.Neyse.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...